POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
1. Uluslararası Göç ve Güvenlik Konferansı Antalya’da Yapıldı
1. Uluslararası Göç ve Güvenlik Konferansı Antalya’da Yapıldı

Polis Akademisi Başkanlığı, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü bünyesindeki Göç ve Sınır Güvenliği Merkezi (GÖÇMER) koordinesinde düzenlenen "1. Uluslararası Göç ve Güvenlik Konferansı" gerçekleşti.

Polis Akademisi Göç ve Sınır Güvenliği Araştırma Merkezi, bu yıl ana teması “Uluslararası Kitlesel Göç ve Kent” olarak belirlenen “I. Uluslararası Göç ve Güvenlik” konferansını düzenleyerek uluslararası göçün kentsel alanlarda yarattığı sorunların ele alınmasına ve tartışılmasına imkân sağladı.
Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak’ın ve Göç ve Sınır Güvenliği Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Coşkun Taştan’ın konuşmaları ile başlayan konferans, Prof. Dr. Ruşen Keleş’in açış konuşmasıyla devam etti.
Genel anlamda göçün insani boyutunun özel anlamda ise Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyeli göçmenlerin durumunun ele alındığı ilk oturumda Siirt milletvekili ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Aktay, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Asım Balcı, Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, Adana Milletvekili Prof. Dr. Talip Küçükcan ve Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz yer aldı.

Polis Akademisi Başkanı Yılmaz Çolak, açılış töreninde yaptığı konuşmada, polis akademisin önemli bir dönüşüm geçirdiğini ve bu dönüşümün, ülke gerçekliğine uygun bir idari yapılanmanın yanı sıra çağın gereklerine uygun bir akademik yapılanmayı da içerdiğini söyledi.

Yeni yapılanma sürecinde polis akademisinin hedefinin açık ve net olduğunu anlatan Çolak, "Milli iradeyle barışık, sadakat sahibi emniyet mensupları yetiştirmek, küresel ve bölgesel düzeydeki gelişmelere duyarlı, bu gelişmelere çabuk cevap veren, yeni akademik kapasite geliştirmektir." diye konuştu.

Polis akademisinin birçok akademik faaliyet gerçekleştirdiğini anlatan Çolak, şunları kaydetti:

"Göçmen dediğimizde, eninde sonunda kent yaşamına katılmak üzere yer değiştiren insanlardan söz ederiz. Göçmenlerin son uğrak yeri her zaman kent olmuştur. BM'nin en yakın tarihli verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık 1 milyar civarında göçmenin dörtte biri, uluslararası göçmen tanımına uymaktadır."

Göç ve Sınır Güvenliği Araştırma Merkezi Müdürü Coşkun Taştan da konferans kapsamında göç ve güvenlik konularında önemli sunumların gerçekleştirileceğini anlattı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş, göçmen sorunları ve sonuçları üzerine sunum gerçekleştirdi.
"Kitlesel Göçün İnsani Boyutu"

Açılış konuşmalarının ardından, "Kitlesel Göçün İnsani Boyutu" konulu oturuma geçildi. Oturumda sunum gerçekleştiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Türkiye'de yüzde 80'e varan kentleşme oranı bulunduğunu ve kırlardaki yüzde 20'nin de hayat tarzının kente entegre olduğunu söyledi.

Kırsal kalkınmayı da asla ihmal etmeyen bir yaklaşım benimsediklerini anlatan Aktay, Türkiye'nin daha fazla sanayileşmesi, hizmet sektörünün artması, her şehirde üniversitelerin kurulmasının hareketliliği artırdığını belirtti.

Zorunlu göçler sonucu 3 milyona yakın insanın Türkiye'ye sığınmasının ciddi bir sosyolojik hadise olduğuna değinen Aktay, dünyanın herhangi bir bölgesinin, AB ülkeleri dahil, böyle bir hadiseyle karşılaştığı zaman sarsıldığını dile getirdi.
 "Avrupa ciddi bir yol kavşağında"

Yasin Aktay, Avrupa'nın "insani değerler şampiyonu" olduğunu iddia ettiğini ve her fırsatta demokrasi, insan hakları dersi verdiğini ancak en önemli insan haklarından olan mültecilere yönelik uygulamaların ortada olduğunu vurguladı. Aktay, şöyle konuştu:

"Bugün dünyada ciddi bir hareketlilik söz konusu, bu hareketlilik çok daha fazla göçlere yol açabilecek durumda. Bizim bunlara hazırlıklar yapmamız gerekiyor. Bu hazırlıklar tabii ki bir ülkenin hesaplı, çok öngörülebilir ekonomilere sahip olmasını engelleyen bir durumdur. Avrupa bugün ciddi bir yol kavşağındadır. Kendi iddia ettiği değerlere sahip mi çıkacaktır, o değerleri ters yüz mü edecektir, o değerleri bir kenara mı bıracaktır? Avrupa göç konusunda çok seçici davranmaktadır. Avrupa bugün ilginç bir biçimde Türkiye ile kavgalı olan herkese kucak açmaktır. Türkiye rejimi ile Türkiye'nin yaşayan düzeniyle toplumuyla kavgalı olan herkesi, terörist olup olmadığına bakmasızın üstelik elinde silah tutup tutmadığına bakmaksızın, FETÖ'sünden PKK'sına YPG'sinden bilmem nesine kadar herkese kucak açmaktadır. Ama canını gerçekten kurtarmak üzere masum gerekçelerle en masum haliyle mülteciye kapılarını kapatmanın bin bir türlü hesabı içerisine girmektedir. O insanlar Avrupa kapılarını zorlarken o Akdeniz'in soğuk sularına gömülmek zorunda kalmaktadırlar. Bu manzara bile Avrupa değerlerinin ne kadar ciddi anlamda bir iflasın eşiğine gelmiş olduğunu gösteriyor."

Bir taraftan "mültecilere kapılarımı nasıl kapatırım" diye boğuşan, bir yandan da Türkiye'ye karşı terör faaliyetleri ve insanlık suçları işleyenlere ev sahipliği yapan bir Avrupa ile karşı karşıya olduklarını vurgulayan Aktay, "Avrupa'nın yakasına bundan dolayı hep yapışacağız. Avrupa'dan bunun hesabını hep soracağız." dedi.
 "Yaklaşık 509 bin Suriyeli öğrenci eğitim alıyor"

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin de Suriyeli öğrencilere yönelik 4 mekanizma ile eğitim çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı.

Suriye müfredatına göre eğitim yürütülen geçici eğitim merkezleri olduğunu anlatan Tekin, Türk öğrencilerle aynı sınıfta kontenjanlar açarak, bu kontenjanları Suriyeli çocuklarla paylaşmaya başladıklarına değindi.

Türkiye'de gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin 30 bin civarında eğittiği öğrenci olduğuna dikkati çeken Tekin, "Yaklaşık 509 bin öğrenci, eğitim alıyor. Bu rakam çok önemli. 509 bin kişiyi eğitiyoruz, 900 bin kişi içerisinde. Ülkemizdeki 900 bine yakın öğrenciden yaklaşık yüzde 57,4'ünü eğitim öğretim sürecine dahil etmiş durumdayız. Finlandiya'daki öğrenci sayısı kadar Suriyeli'yi biz ayrıca eğitim sistemimize dahil etmiş durumdayız." diye konuştu.

Geçici eğitim merkezlerinde öğretmenlik yapan 12 bin 630 Suriye vatandaşı olduğunu belirten Tekin, kamp dışındakilere 900 lira, kamp içindekilere 600 lira ödediklerini ve aralık ayından itibaren bin 300 lira civarında ödeyeceklerini kaydetti. Tekin, şöyle devam etti:

"İlave olarak kendi okullarımızdaki süreçle ilgili yine bu yıl Suriyeli vatandaşlar içerisinden 19 bin 200 öğretmen adayını hizmet içi eğitim sürecine dahil edip, Suriyeli çocukların eğitiminde kendilerinin hizmetlerinden faydalanmayı tercih ettik. Aynı rakamlar yükseköğretimde de söz konusu. Kendi ülkesinin müfredatına göre ortaöğretimi tamamlayıp yükseköğretime geçmek isteyen çocuklardan herhangi geçerli bir belge ibra eden arkadaşlar, üniversitelerimizin kendilerine tayin ettiği kontenjanlardan faydalanarak, sınavsız bir biçimde üniversitelere kayıt yaptırdılar."

Suriyeli çocuklar için özellikle 2014 yılından itibaren çok hızlı bir karar alma mekanizması yürütüldüğünü belirten Tekin, 2014 ile 2016 eğitim öğretim süreci arasında yatırım masrafları hariç olmak üzere Suriyeli öğrenciler için yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında harcama yapıldığını söyledi.


Bu yıl birincisi düzenlenen göç ve güvenlik konferansının önümüzdeki yıllarda farklı temalarla tekrarlanması planlanıyor.