POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
AİLEDE HASTALIK TANISI ALMA DURUMUNDA ORTAYA ÇIKAN PSİKOLOJİK ZORLANMALAR
AİLEDE HASTALIK TANISI ALMA DURUMUNDA ORTAYA ÇIKAN PSİKOLOJİK ZORLANMALAR

AİLEDE HASTALIK TANISI ALMA DURUMUNDA ORTAYA ÇIKAN PSİKOLOJİK ZORLANMALAR

 Merve NAZLIDIR YÜCE

Uzman Adli-Klinik Psikolog

                                                                Sosyal Hizmetler ve Sağlık Daire Başkanlığı

                                                          Rehberlik ve Psikolojik Danışma Şube Müdürlüğü

 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sağlıklı olma durumunu, sadece hastalığın olmaması ya da belirgin yakınmaların var olmaması olarak değil, bedensel, ruhsal, duygusal ve sosyal açıdan bütüncül bir iyilik halinde bulunma durumu olarak ele almaktadır.

Hasta olma veya fiziksel/ kronik hastalık tanısı alma durumu kişinin dengesini bozan, kişi için tehdit, engellenme ya da duygusal bir kriz yaratan zorlu bir yaşam olayıdır. Bu durum sadece hasta olan kişinin değil, ailesi ve çevresinin de yaşamını değiştirmektedir. Gerginlik, endişe, korku, dehşet, çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk ve utanç gibi duyguların varlığı kriz zamanlarında en sık gözlenen duygulardır. Bu duyguların eşlik ettiği psikolojik bozukluklar uyum bozukluklarından depresyona, anksiyete bozukluklarından travma sonrası stres bozukluğuna kadar geniş bir alanda yer bulmaktadır.

Kronik Hastalıklara Uyum

Fiziksel/ kronik hastalık tanısı almak ve hazırlıksız şekilde tıbbi tedavilere başlamak zorlayıcı deneyimlerdir. Hastalık durumun bir kriz ya da travmatik bir yaşantıya dönüşüp dönüşmemesi olaya ne anlam verildiğine ve nasıl değerlendirildiğine bağlı olarak değişmektedir. En nihayetinde hastalık durumu ister akut ister kronik seyirli olsun, kaybedilen sağlık bir kayıp olarak yaşanmakta ve olası yas tepkileri ortaya çıkmaktadır.

Fiziksel bir hastalık tanısı alan kişilerin ilk tepkisi durumun çoğunlukla beklenmedik olması sebebiyle “şok” tepkisidir. Bu aşamada kişi günlük yaşantısına devam etmekte, tüm şaşkınlık ve karmaşıklığına rağmen her şey yolundaymış gibi davranmaktadır. Gerçeklerden mümkün olduğunca uzaklaşma, inkar ve yoğun kaygı mevcuttur. İkinci aşamada durumla yüzleşme, çaresizlik, derin bir üzüntü, melankoli ve yoğun stres vardır. Genellikle bu süreçte öfke duygusu yoğundur, “neden ben?” ya da “niçin biz?” gibi soruların cevapları sıklıkla sorgulanmaktadır ve kaçınma davranışları fazladır. Hastalığa uyum sağlama çabalarının olduğu, sorunla başa çıkma yöntemlerinin ve geçmiş deneyimlerin kullanıldığı üçüncü aşama ise “geri çekilme” aşamasıdır. En son aşama ise hastalığı kabul ile gelişen uyum dönemidir. Hastalığı kabul durumu tedavi süreci için oldukça önemli ve gerekli bir aşamadır. Bu aşamalar kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilmekte, kişi bir evreden çıkıp sonraki evreye geçebilmekte, ancak sonradan yeniden geri dönebilmektedir.

Hastalık ve Çocuk

Hastalık ya da hasta olma durumu hemen her çocuğun deneyimlediği, çocukluk döneminde en çok karşılaşılan stres sebepleri arasındadır.

Hastalığa bağlı özellikler; fiziksel ya da ruhsal olması, akut ya da kronik olması durumu sürecin çocuk açısından ele alınma biçimini etkileyebilmektedir. Fiziksel hastalıklar çoğu zaman durumsal bir krizken kişinin fizyolojik ve psikolojik bütünlüğüne karşı tehdit oluşması durumunda yaşam krizine dönüşebilmektedir. Kronik hastalıklar ise uzun süreli, çoğu zaman tam bir iyi oluş gözlemlenmeyen ve tedavi imkânları bu çerçevede daha sınırlı kabul edilen hastalık türleridir. Kronik hastalıklara (kanser, astım, diyabet, kalp hastalıkları, romatoid artrid, multipl skleroz, doğuştan anomaliler, epilepsi, kronik böbrek yetmezliği, hemofili vb.) karşı herkes farklı tepkiler gösterebilmektedir.

Çocukluk çağı hastalıkları yaş, içinde bulunulan koşullar, kişilik özellikleri, hastalığın özellikleri, yaşamsal riski, tedavi müdahaleleri ve deneyimlenme süresi gibi pek çok etmene göre değişiklik göstermekte, hafiften ağır düzeye kadar etki yaratabilmekte, bu etkiler de hem çocuk ve ergende hem de ailesinde yaşam boyunca çeşitli şekillerde gözlenebilmektedir. Çocukluk ve/veya ergenlik döneminde tanılanmış önemli bir fiziksel/ kronik hastalığın varlığı ilerleyen zamanlarda psikolojik rahatsızlıkların gelişmesinde belirgin bir risk etkeni olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

 

Kronik hastalıkların çocuğun gelişim düzeyine etkisi, hastalığın hangi yolla oluştuğuna (doğuştan veya sonradan), aile öyküsünde olup olmayışına, çocuğun yaşı ya da diğer özel durumları gibi çeşitli değişkenlere bağlıdır. Bu etmenler özellikle çocuğun fiziksel gelişim özellikleri ile doğrudan ilişkili olabilmektedir. Doğumdan itibaren kronik seyirli hastalığı olan çocukların sonradan hastalık tanısı alan çocuklara kıyasla daha uyumlu oldukları ve kendilik imajının daha olumlu çocuklar olduğunu söylemek mümkündür.

Uzun süredir devam eden kronik hastalığı olan çocukların sağlık problemi olmayan yaşıtlarına göre daha fazla davranışsal problemlere sahip olup olmadığını inceleyen sınırlı sayıdaki araştırma sonuçlarına göre kronik hastalıkların, çocuğun normal büyüme ve gelişiminde bazı özel sorunlar yarattığı ortaya çıkmaktadır. Beden imgesini bozabilecek bu bağlamda benlik imajını olumsuz etkileyebilecek, ağrı ya da acılı tedavi süreci olan kronik durumlarda hastanın durumla başa çıkma kapasitesi zorlanmakta, uyumsal sorunlar artmaktadır. Engellilik durumu yaratabilen romatoid artrit, sürekli ağrı hissedilmesi, yeti yitimi ve günlük yaşam kısıtlamaları sebebiyle beden algısı, yeterlilik ve değerlilik inançlarının çok fazla sorgulandığı bir rahatsızlıktır. Benzer şekilde makineye bağlı hareket etmek durumunda olan diyaliz hastaları, belirsizlikler içeren ve ölümü çağrıştıran kanser hastalığı, özellikle yüz bölgesinde veya vücudun görünür bölümlerinde olan farklı şekilsel bozukluklar çocuklarda yarattığı endişe, sıkıntı, suçluluk ve utanç duyguları sebebiyle kişilerarası ilişkileri etkileyerek sosyal alanda zorluklar yaratabilmektedir. Daha çok kazalarla, solunum yolu enfeksiyonları ve buna bağlı gelişen hastalıklar ile gastrointesinal rahatsızlıklar veya fiziksel travmalara bağlı gelişebilen akut hastalık durumlarında da çoğu zaman süreç kronik hastalıklarına benzer şekilde ilerlemektedir.

Kronik hastalıklar gibi seyretmeyen ve çocuğun gelişimi üzerinde belirgin etkiler yaratmadığı düşünülen akut hastalıklarda da dikkat edilmesi gereken bazı durumlar mevcuttur. Hastalığa bağlı ağrı, acı veren tedaviler, uyku ve beslenme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bozulmalar, çocuğun hareketlerinde duruma özgü zorunlu kısıtlılıklar ya da tedavi uygulayan sağlık personeliyle iletişimde sorun yaşanması, kaygı ve korkular gelişmesi gibi çocuk kaynaklı sıkıntılar ile hastalık sonrası çocukta ortaya çıkan davranışsal sıkıntılara karşı ailelerin korku, endişe, suçluluk ve öfke gibi duyguları fark edilmelidir.

SONUÇ VE ÖNERİLER…

Çocuğun ya da ergenin hastalığı kabulü ve tedaviye uyumu, hastalık ile ilgili inanışlarının anlaşılması ve gelişimsel dönemlerin ihtiyaç ve özelliklerinin bilinmesini ile anlaşılabilir.

Anne babalar için, en değerli varlıkları olan çocuklarının hastalık hele hele ölümcül bir hastalık tanısı alması bir ailenin deneyimleyebileceği de en zor durumlardan biridir. Hastalık durumlarında hem hasta kişi hem aile bireyleri birbirlerinden etkilenmektedir. Çocukları korumanın en iyi yolunun gerçeği gizlemek olduğu düşünülse de hastalıkla ilgili gerçeğin çocuktan saklanması durumunda; özellikle hastaneye yatış ya da ciddi medikal/ tıbbi bir müdahalede ebeveynlerin kaygılı ya da stresli tavırları ile çocuklar bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edebilirler. Çocuktan hastalıkla ilgili saklanan her türlü bilgi, belirsizliğin de eşlik etmesiyle kaygı yaşamasına, içe çekilme ile yalnız ve güvensiz hissetmesine neden olabilmektedir. Bu durum özellikle fiziksel, psikolojik ve duygusal değişimlerin çok hızlı yaşandığı ergenlik döneminde daha büyük sorunların yaşanmasına sebep olabilmektedir. 

Aile üyeleri ve bakım verenlerin, tedavi sürecindeki çocuğun bakımına ilişkin bilgilendirilmesi, katılım konusunda özendirilmesi ve desteklenmesi, gerekli durumlarda özellikle okul öncesi dönemde çocuklara anneleriyle birlikte kalma olanağı sağlanması olası psikolojik zorlanmaların oluşmaması için çok önemlidir. Anne ve çocuğun bu dönem birlikteliği yalnızca hastalık ve ayrılık kaygısını birlikte yaşayan çocuğu değil aynı zamanda anneyi de güvende ve rahat hissettirecektir. Bu durumun mümkün olmadığı durumlarda anne ve babanın saat sınırlamasına takılmadan ziyaret imkanına sahip olmasının, diğer aile bireylerinin ziyaretlerinin de sık ve kısa süreli yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

Çocuklara ve ailelere tanı ve tedavileri hakkında bilgi verilmesi ve gerekli durumlarda çocuğun onayının alınması; hastalık ve buna bağlı gelişen durumlar (hastaneye yatış ve olası tıbbi müdahaleler) karşısında endişelerini daha kolay yönetmelerine ve sağlık personeli ile daha kolay iş birliği sağlamalarına kolaylık sağlayacaktır.  Endişeli, aşırı koruyucu veya müdahale edici aile tutumları hastalığa uyumu güçleştirdiğinden ailenin bu alanlarda desteklenmesi önemlidir.

 

 

 

KAYNAKÇA

Ekşi, A. (1999). Fiziksel Hastalığı Olan Çocuk ve Adolesanlara ve Hastanede Refakat Kalan Annelere Psikolojik Yaklaşım, (Ed) Ekşi, A. , Ben Hasta Değilim, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü, Nobel Kitapevleri, İstanbul; 620-630.

Er M.D.(2006). Çocuk, hastalık, anne-babalar ve kardeşler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi; 49: 155-168.

Erdoğan, A., Karaman, M.G. (2008). Kronik ve ölümcül hastalığı olan çocuk ve ergenlerde ruhsal sorunların tanınması ve yönetilmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi; 9:244-252.

Gökler, I. (2008). Sistem Yaklaşımı ve Sosyal Ekolojik Yaklaşım Çerçevesinde Oluşturulan Kavramsal Model temelinde Kronik Hastalığı Olan Çocuklar ve Ailelerinde Psikolojik Uyumun Yordanması. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Anabilim Dalı Doktora Tezi. Ankara.

Güler, K., Yılmaz, M. (2021). Çocuk ve Ergenlerde Travma. Nobel Yayınevi, Ankara, 273-311.

Gültekin, G., Baran, G. (2005). Hastalık ve çocuk, Aile ve Toplum, 7(2), ISSN: 1303-0256.

İnal-Emiroğlu, F.N., Pekcanlar Akay, A. (2008). Kronik hastalıklar, hastaneye yatış ve çocuk, DEÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 22 (2), 99-105.

Mack J.W., Grier H.E. (2004). The day one talk. J Clin Oncol; 22 (3):563-6.

Palabıyıkoğlu, R. (1999). Durumsal krizler: Hastalığa bağlı olarak beliren krizler. Ü.Okyayuz (Ed.). Sağlık Psikolojisi, Türk Psikologlar Derneği Yay., Ankara, No: 19, 107-144.

Sayıl, I., Berksun, O., Palabıyıkoğlu, R., Özgüven, H.D.,Soykan, Ç., Haran, S. (2000). Kriz ve krize müdahale, Ankara Üniversitesi, Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, No: 6, Ankara.

Sean P. (2002). Repressive adaptive style in children with chronic illness. Psychosom Med; 64(1):34-42.

Sezer, T.A.,İlhan, S. E. (2019) Kronik hastalığa sahip çocuk-ergen ve ebeveynlerinin yaşam kalitesi algıları, Sted, 28 (2), 127-136.