Çocuklar bir toplumun geleceğini oluşturan canlılardır. Çocukların almış oldukları eğitim ileride toplumun şekillenmesinde hayati rol oynamaktadır. Bu nedenden dolayı, gelişmiş ülkeler çocukların sosyal ve eğitim hayatına ciddi yatırımlar yaparak önem vermektedir. Fakat bazı durumlarda çocukların suça karıştıkları gözlemlenmektedir. Bu çalışmada da çocuk suçluluğu ve çocuk ihmal ve istismarı incelenecektir.
1. ÇOCUK SUÇLULUĞU
Her toplum kendi örf ve törelerine göre kanunlarını şekillendirmektedir. Bu töreler ülkeden ülkeye değişiklik gösterdikleri için kanunları da değişiklik göstermektedir. Genel olarak gelişmiş ülkeler bireylerin yetişkin olmasında belirli bir yaş sınırı koymuşlardır. Bu yaş sınırının altında kalan kişilere de çocuk denilmiştir. Bu sınır bazı ülkelerde 16 bazı ülkelerde de 18 yaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaş konusunda ise içinde bulunduğu yaşın doldurulması esas alınmıştır. Örneğin, yaş sınırı 18 olan bir ülkede, 18 yaşın doldurulup 19 yaştan gün alınması ile bireyin yetişkin olduğu kabul edilmektedir.
Türk Ceza Kanununa (TCK) göre istisnai durumlar hariç bir çocuğun yetişkin sayılabilmesi için 18 yaşını doldurması zorunlu tutulmuştur. Fakat, bazı durumlarda -kazai rüşt- mahkeme kararı ile çocuklar yetişkin sayılabilmektedir. Burada ki amaç da yine çocuğun korunmasıdır ve mağduriyetinin önlenmesidir. TCK’ya göre korunmaya ihtiyacı olan çocuk şu şekilde tanımlanmıştır: “Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuk”. Aynı madde de suça sürüklenen çocuk ise şu şekilde tanımlanmıştır: “Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir eylemi gerçekleştirdiği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da gerçekleştirdiği eylemden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade eder.”
Türk hukuk sisteminde de çocukların suça karışması ve yaptırımları ile ilgili yer ayrılmıştır. Buna göre, suçlu çocuk, bir ceza hukuku kuralını ihlal etmiş, henüz reşit olmayan, 18 yaşından küçük kimsedir. Hukuki açıdan çocuk suçluluğu ise, reşit olmayan bir kimsenin hukuki bir normu ihlal ederek yasalara karşı çıkması ya da suç teşkil eden bir eylemi gerçekleştirmesi olarak tanımlanır.
1.1. ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN NEDENLERİ
Çocuk doğuştan anti-sosyal bir varlık olarak dünyaya gelmez. O özünde ne kötü nede iyi olan bir varlıktır. O da her canlı varlık gibi değişen, çevresi ile etkileşime giren, öğrenen ve gelişen bir bireydir. Onun iyi ya da kötü bir birey olmasını belirleyen unsurlar ise eğitim, yaşantılar ve deneyimlerdir. Bu da bize çocuk suçluluğunun hukuksal olmaktan öte psikolojik ve sosyolojik bir olgu olduğunu gösterir.
Çocuk suçluluğunu sosyolojik, biyolojik, psikolojik, çevresel ve toplumsal etmenlerle açıklayan birçok kuram bulunmaktadır. Bu kuramlar içinde ortak görüş, çocuk suçluluğunun altında yatan nedenlerden en önemlisinin suç işlemenin sosyal öğrenme yolu ile öğrenildiğidir. Suç içeren davranışların öğrenilmesinde ise birincil etken kişiler arası yakın ilişkilerdir. Burada aile kavramına özellikle vurgu yapılmaktadır. Ailede suç işleyen bir bireyin varlığı çocuğun risk altında olmasına yol açmaktadır. Çocuklarda suça yönelmenin başlıca nedenleri ise şöyle sıralanabilir:
1.2. ÜLKEMİZDE EN ÇOK İŞLENEN ÇOCUK ŞUÇLULUĞU TÜRLERİ
Çocukların topluma karşı işledikleri yasa dışı suçlar ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermekle birlikte hemen hemen her ülkede hırsızlık, şahsa karşı işlenen suçlar ve cinsel suçlar başta gelmektedir. Ülkemizde en çok işlenen çocuk suçluluğu türlerine ilişkin yakın tarihli araştırmaları incelediğimizde farklı kurumlardan resmi istatistikleri incelemek gerekmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TİK) 2013 verilerine göre, güvenlik birimine gelen ya da getirilen toplam 115439 suça sürüklenmiş çocuk bulunmaktadır. Bu suçların türlerine baktığımızda şu sonuçlar ile karşılaşılmaktadır:
TİK’in 2014 verilerine bakıldığı zamanda bu sayının arttığı görülebilmektedir. Buna veriler ise şu şekildedir:
1.3. ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEME SÜRECİ
Çocuk suçluluğunu önleme sürecinde üç farklı yöntem kullanılması mümkün görülmektedir;
1.3.1. Önleyici Erken Tanı
Önleyicilik ya da erken tanı, suçluluğun iyileştirilmesinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu yöntemle, çocuklara daha ıslah kurumuna gelmeden önce uygulanan testler sonucunda, çocukların anti-sosyal eğilimleri saptanabilmektedir.
1.3.2. Yeniden Eğitim
Bu yöntem ise çocuğun suça sürüklenmesinden sonra, çocuğu ıslah kurumu içinde eğitmektir. Yeniden eğitim çok yönlü bir çalışmayı gerektirir. Bu çalışmalar bireysel terapi ve grup terapilerinin yanında, kurum içinde düzenlenen çeşitli kurslar ve aktivitelerle çocuğa bir meslek kazandırmak şeklinde olabilmektedir.
1.3.3. İzleme Çalışmaları
Islah kurumunda eğitildikten sonra topluma yeniden kazandırılan çocuk, çözülmüş ya da hiç çözülememiş olan sorunlarıyla tek başına kalmaktadır. Kurum sonrası izleme evresinde çocuğun duygusal, ekonomik, toplumsal ve eğitimsel sorunlarının çözümünde destek olacak uzman bir rehber tarafından izlenerek, çocuğun topluma yeniden uyum sağlaması, okula ve mesleğe uyum konusunda yardımcı olmaktadır.
Son olarak, çocukların suç işlemeye eğilimli hale gelmesinde etkili olan etmenler tek bir nedenle sınırlandırılamaz. Çocuk suçluluğunda,