POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
DNA’nın İzinden
DNA’nın İzinden

Adli olayların aydınlatılmasında, birçok bilim dalı ortak hareket eder. Tıp, kimya, biyoloji gibi temel bilimler ve bunların alt dalları, bağlantılı durumlarda olay yeri araştırmalarında ve sonuca ulaşmada önemli yere sahiptir.

Temel bilimlerden biri olan biyoloji, canlılar ile canlıların birbirleri ve bulundukları ortamla ilişkilerini inceler. Bir ekosistemde herhangi bir canlının bulunması, hem ortamı hem de burada yaşayan diğer canlıları etkiler. Örneğin bir ekosistemde bir Pinus nigra (karaçam)’ın fotosentez yaparak oksijen açığa çıkarması, ortamdaki bir Homo sapiens (insan)’in bunu kullanarak karbondioksit üretmesini etkiler. Aynı durum karbondioksit kullanan karaçam için de geçerli olduğuna göre, ortamdaki bu gazların miktarı, bu gazları üreten ve kullanan diğer canlılarla doğrudan bağlantılıdır. Aynı şekilde, bir çevreye sonradan dahil olan bir cesetin varlığı, burada bulunan, bitki örtüsü, böcek, toprak yapısını etkileyecektir. Bu şu anlama gelmektedir: Her yeni durum bir sonraki durumla bağlantılı sonuçlar doğurur ve bu sonuçlar yeterli araştırmayla bilimsel bir çerçevede açıklanabilir. Bu gereklilikten doğan adli biyoloji bilim dalı, olay yerinde karşılaşılabilecek her türlü hayvansal ve bitkisel kalıntılar, polenler, böcek vs. gibi biyolojik materyalin farklı şekillerde değerlendirildiği, adli entomoloji, adli toksikoloji ve adli botanik gibi alt bilim dallarınca analiz edildiği bir bilim dalıdır.

Canlı söz konusu olduğunda, canlılığının temel yapı taşı DNA’nın önemi tartışmasız büyüktür. DNA (Deoksiribonükleik asit), canlının oluşumuna ilişkin karakteristik tüm özellikleri çift sarmal yapısında barındırır. Canlının tüm vücut hücrelerinde bulunması ve aynı kalıtımsal özellikleri içermesi, adli olaylarda DNA analizine başvurulmasını gerekli kılmıştır. Bir insanın tüm vücut hücrelerindeki DNA aynıdır. Bu nedenle bir kişinin olay yerinde bıraktığı kan, tükürük, sperm, deri parçası ile kişiden alınan DNA örneği aynı olmak zorundadır. Bu özellik DNA analiz yöntemlerinin adli olaylarda kullanılabilirliği sonucunu doğurur.

 

Günümüzde DNA konusunda yapılan çok yönlü araştırmalar bir yandan devam ederken, 1983 yılında İngiltere’de gerçekleşen faili meçhul bir cinayetle DNA’nın kullanım alanı farklı bir boyut kazandı. Bu olay 15 yaşında Narbourough’da bir kız çocuğunun kaçırılması ve ertesi gün tecavüze uğramış ve ölmüş olarak bulunmasıyla ortaya çıktı. Cesedin cinsel organından alınan meni örneği, katilin uzun zaman sonra bulunması için aydınlatıcı bir keşfe ışık tutacaktı. Buna rağmen o tarihte, katil, uzun aramalar sonucu bulunamadı.

Olaydan 3 yıl sonra, benzer başka bir olay meydana geldi. Bu kez yine 15 yaşında bir çocuğa tecavüz edilmişti ve çocuk ölü olarak bulunmuştu. Richard Buckland adlı bir kişi, yalnızca ikinci olayı üstlenmesine rağmen, iki olayla ilgili olarak tutuklandı.

Bu olayların gerçekleştiği esnada Leicester Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan Alec Jeffreys, “DNA fingerprinting (DNA typing- DNA tiplemesi)”  adı verilen DNA dizilerini izole etme ve görüntüleme üzerine bir yöntem üzerine çalışıyordu. DNA örneklerini incelemesi sırasında bireylerin genetik kodlarının kişiye özel özellikler oluşturduğunu keşfetti. Bu durum, şu anlama geliyordu: Olay yerinde bulunan vücut sıvısı, kan, tırnak, deri parçası gibi herhangi bir biyolojik materyal kişi ile eşleştirilebilirdi.

Bu keşiften sonra Alec Jeffreys, bu iki cinayet vakasının meni örneklerini inceledi ve iki cinayetin de aynı kişi tarafından işlendiği sonucuna vardı. Yapılan çalışmalarda, iki cinayetten tutuklanan Richard Buckland’ ın DNA’sı iki cinayetle de uyuşmadı. Buckland ikinci olayı üstlenmesinin nedeninin gördüğü baskı olduğunu belirtti ve Bunun sonucu olarak serbest bırakıldı. Daha sonra bölgede kapsamlı bir araştırma başlatıldı. Bölgede yaşayan yaklaşık 5500 erkek araştırma kapsamına alındı. Bu erkeklerden biri olan Colin Pitchwork arkadaşını kendi yerine teste girmesi için ikna etti. Ancak bir gün bir meyhanede müfettişleri kandırdığını anlatırken duyuldu ve durum polise haber verildi. Pitchwork’ tan alınan sperm örneği, her iki cinayetle de uyuştu ve Pitchwork 1987 yılında tutuklandı.

Tarihte ilk kez, 1988 yılında, olay yerinde geride kalan biyolojik bir materyalden (meni) elde edilen DNA yoluyla katilin bulunması ve bunun sonucunun mahkemede delil kabul edilmiş olması, olay yeri araştırmalarına farklı bir boyut kazandırmış oldu. Bu olay ile geçmişten günümüze birçok bilim dalının çok yönlü kullanımı, adli olaylara ışık tutacaktı.