POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
FETÖ VE SINAV USULSÜZLÜKLERİ
FETÖ VE SINAV USULSÜZLÜKLERİ

Zafer İŞCİ

2. Sınıf Emniyet Müdürü

Polis Akademisi Başkanlığı

FETÖ VE SINAV USULSÜZLÜKLERİ

Fetullahçı Terör Örgütüne yönelik yapılan araştırmalar; örgütün 1970’li yıllarda yapılanmaya geçtiğini, 90’ların başına kadar da ülke içindeki örgütlenmesine ağırlık verdiğini göstermektedir.

Hedefinin; tüm anayasal kurumlarımızı ele geçirerek, uluslararası vesayetin çıkarları doğrultusunda yönetmek olduğu anlaşılan bu yapının, kuruluşundan itibaren sistemli bir şekilde bürokratik yapıya sızmaya çalıştığı görülmektedir. Nitekim 15 Temmuz Hain Darbe Girişimini koordine eden üst düzey sözde subayların, okul ve hatta mesleğe girişleri 1980 ve 90’lı yıllara dayanmaktadır.

SSCB’nin dağılarak,  Asya’da yeni Türk Cumhuriyetlerinin kurulduğu 90’lı yıllardan itibaren yurt dışına yayılmaya başlayan örgüt, bu noktada ağırlığını Asya’da kurulan Türk Cumhuriyetlerine vermiş ve Dünyaya yayılma politikasını sırasıyla Balkanlar, Afrika ve devamında diğer ülkeler takip etmiştir. İlk yurtdışı okulunu 1992 yılında Azerbaycan’da açan FETÖ, hızlı bir şekilde Kafkasya ve Asya’da yayılımını sürdürmüştür.

FETÖ’nün destekçisi olan uluslararası vesayet açısından, Sovyet Rusya sonrası kurulan cumhuriyetler o yıllarda bakir alanlardır. Bu coğrafyanın bir an evvel kontrollerine girmesi, gerek jeopolitik üstünlük gerekse bölgeye has zengin yer altı kaynaklarının ustalıkla sömürülebilmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu noktada, kontrolleri altında bulunan ve Türk-islam motifini istismar eden FETÖ’nün devreye sokularak bölgede alan kazanılmaya çalışıldığı görülmektedir.

FETÖ’nün yurt dışı açılımını, Sovyet Rusya sonrası kurulan cumhuriyetlerden başlatması, Sovyet Rusya döneminin katı rejimine bağlanmak istense de, bu açılımın yukarıda izah edilen perspektif üzerinden değerlendirilmesi zannımca daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Örgütün gelişim süreci incelendiğinde; buzdağının görünen kısmında “güzel ahlaklı altın nesil” arzulayan toplumsal bir hareket şeklinde kendini gösteren ve bu sloganla toplumun tüm katmanlarına etki etmeye çalışan bu yapının,  aslında tüm karanlık faaliyetlerini buzdağının görünmeyen alt kısmında yürüttüğü ve amaca ulaşmak için her yolu mubah gördüğü anlaşılmaktadır.

Kuruluş yıllarında “Güzel Ahlaklı Altın Nesil” yetiştirme sloganıyla toplumsal hayatımıza girerek sempatizan kazanmaya çalışan FETÖ’nün hedef seçtiği kitle, ekonomik durumu iyi olmayan ve mütedeyyin olarak tanınan ailelerin çocukları olmuştur. Daha ilkokul yıllarında eğitim kurumlarındaki uzantıları aracılığı ile takibe alınan çocukların bir kısmı direk olarak ışık evlerine, bir kısmı da örgüte ait dershane ve okullara yönlendirilmiştir.

Örgüte yönelik yürütülen soruşturmalarda yakalanan şüphelilerin bir kısmı ifadelerinde;

“-Ekonomik durumu iyi olmayan, dini hassasiyetleri yüksek bir ailede büyüdüklerini,

-İlköğretim yıllarında başarılı bir öğrencilik geçirdiklerini, bu süreçte öğretmenlerinin kendileri ile özel olarak ilgilenmeye başladığını ve ders çalıştırma bahanesiyle ailelerinin de rızasını alarak evlere davet ettiklerini,

- O evlerde kendileri gibi dini değerlere önem veren ve ekonomik durumu iyi olmayan başka öğrencilerinde olduğunu,

-ilk günlerde sadece ders çalıştırdıklarını ve  ders aralarında da dini sohbet yaptıklarını,

-Evlere davet edilenlere ve hatta evlere dahi kod isim verdiklerini ve kendi aralarında evin açık adresini değil kod ismini kullanmalarını istediklerini,

-Devam eden günlerde ise, örgüt elebaşının videolarını izletmeye, kitaplarını okutmaya ve o kitaplardan da sınav yapmaya başladıklarını..”

Beyan ettikleri anlaşılmakta ve bu beyanlar örgütün; dini hassasiyetleri istismar ederek aileleri kandırdığını ve o ailelere ait çocukları örgüt liderine sorgusuz bağlı kılma çabasında olduklarını ortaya koymaktadır.

Yapılan çalışmalarda;

Örgüte bağlılığından emin oldukları çocukları, güvenlik birimlerimize ait eğitim kurumlarına yönlendirerek o alanda yapılan sınav sorularını verdikleri, bu gurupta bulunan kitle ile özel olarak ilgilendikleri ve mahrem imamlar vasıtasıyla ışık evi olarak adlandırdıkları gizli hücrelerde, hem okul hem de meslek hayatlarında düzenli periyotlarla iletişimi sürdürdükleri tespit edilmiştir.

Güvenlik bürokrasisi alanında yapılan ve soruları FETÖ tarafından çalındığı iddia edilen sınavlara ait soruşturma verileri, bu tespite dair önemli bulgular içermektedir. Bu soruşturmalarda ifade veren bazı şüpheliler;

“Sınav öncesi örgüt tarafından kampa alındıklarını, kendilerinden sorumlu örgüt yöneticisinin bir gün bulundukları eve (ışık evi) geldiğini, abdest almalarını ve sonrasında burada olanlar burada kalacak diyerek Kuran-ı Kerim üzerine yemin etmelerini istediğini, daha sonra üzerinde bir takım soruların olduğu kağıtları çıkarak masanın üstüne koyduğunu,

Şahısların “bu ne abi?” diye sorduklarında, girecekleri sınava ait soruların olduğunu söyleyerek kısa bir süre içerisinde bu soruların ezberlenmesini istediğini, beyan etmiştir.

15 Temmuz Darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmada yakalanan sözde pilotların ifadeleri de anlatılan tespitleri doğrular niteliktedir. Söz konusu ifadelerde;

  1. Genellikle örgütle ilk temasın ilköğretim yıllarında kurulduğunu, devamında ışık evlerinde örgütsel propagandaya tabi tutulduklarını ve bu sürecin meslek hayatlarında da düzenli periyotlarda devam ettiğini,
  2. Mahrem imamların kendilerinden, gerek okul gerekse meslek hayatlarında, görev yaptıkları kurum ve dönem arkadaşları ile ilgili bilgiler istediklerini itiraf etmişlerdir.

Yürütülen çalışmalar soruları verilen sınavların sadece güvenlik bürokrasisiyle sınırlı olmadığını, kamuya atanma veya kamu kurumlarında yükselme amacıyla yapılan bazı sınavlara ait sorularında, Hakkâri’den Edirne’ye kadar bir sistem içerisinde dağıtıldığını ortaya koymuştur.

2010 yılında düzenlenen Kamu personeli seçme sınavına ilişkin yürütülen soruşturma bu tespiti tasdik eden önemli bulguları içinde barındırmaktadır. 280 bin civarında adayın öğretmen olabilmek için girdiği 2010 yılı Kamu personeli seçme sınavına ait soruların, FETÖ tarafından çalındığı iddiasıyla başlatılan soruşturmada;

2005-2012 yılları arasında yapılan KPSS’lerde, soruların tamamına doğru yanıt veren hiçbir adayın çıkmadığı ve yıllık ortalama 300-400 adayın, 120 sorudan, 100 ve üstü soruya doğru yanıt verebildiği bu sınav türünde;

2010 yılında; yaklaşık iki bine yakınının FETÖ’ye müzahir eğitim kurumları ve iş yerlerinde çalışma kaydı bulunan, 3227 kişinin 100 ve üstü soruyu doğru yanıtladığı, üstelik bu şahıslardan 140’ı karı-koca 350’sinin de 120 sorunun tamamına doğru cevap verdiği tespit edilmiştir.

Soruların tamamına doğru yanıt veren 350 kişinin de içinde bulunduğu, 3227 kişilik kitlenin büyük bir çoğunluğunun, 2010 yılındaki sınava göre nispeten daha kolay olduğu bilirkişi heyetince rapor edilen aynı alanda yapılan diğer sınavlarda ortalama 50-60 soruyu doğru yanıtlayabildikleri anlaşılmıştır.

Diğer taraftan 280 Bin adayın öğretmen olabilmek için girdiği bu sınav türünde ilk üç bine giren kitlenin yaklaşık üçte ikisinin, soruları dağıttığı iddia edilen FETÖ yöneticileri ve birbirleri ile sınav döneminde direk ve dolaylı iletişim kayıtlarının bulunduğu tespit edilmiştir.

2010 KPSS soruşturması kapsamında yakalanan ve içerisinde örgüt elebaşının yeğenin de bulunduğu şüphelilerden bir kısmı soruları örgütten aldıklarını itiraf ederken,

15 Temmuz Hain Darbe teşebbüsüne ilişkin soruşturma da yakalanan ve sözde pilotların mahrem imamlığını yaptığı anlaşılan şahıs ifadesinde; “Örgütün mahrem hizmetler biriminde görev alanlara, 2010 KPSS sınavı ile kamu kurumlarına sızılması talimatını verdiğini” söylemiştir.

Nitekim 2010 KPSS soruşturması kapsamında gözaltına alınan örgüt üyesi sözde öğretmenlerden bir kısmının aynı zamanda örgütün emniyet ve ordu gibi kritik kurumlarımızdaki uzantılarından sorumlu mahrem imam oldukları da tespit edilmiştir.

Yine yapılan çalışmalarda,15 Temmuz Hain Darbe girişimine fiilen katılan bazı sözde subayların, aynı zamanda eşlerinin de 2010 KPSS şüphelisi olduğu anlaşılmıştır.

Özetleyecek olursak, kamu bürokrasisine giriş alanında yapılan sınavlara ait sorularının çalınması, nihai hedefi anayasal kurumlarımızı ele geçirme olan örgüte ayrı bir avantaj sağlamıştır.

Diğer taraftan özellikle 1980’li yıllardan itibaren ülke sathında yaygın bir şekilde eğitim kurumları açmaya başlayan ve toplumla temasta kullandığı ana aparatı eğitim olan örgütün, soru çalma eylemi daha geniş kitlelere ulaşabilmesine imkan tanımıştır. Örgüt; çalınan sınav soruları ile birlikte toplumda başarılı eğitim kurumlarına sahip olduğu algısını yayarak, hem beşeri hem de maddi kaynağını arttırmıştır.

Kamu erki içinde varlığını sürdürebilmek için kendisine karşı duranları asılsız iddia ve kumpas operasyonlarla yıldırma politikası izleyen örgüt, bu noktada aktif olarak yargı ve kolluk içerisindeki uzantılarını kullanmıştır. Nitekim asılsız ve kumpas iddialarla hazırlanan, 17/25 Aralık soruşturma dosyası örgütün; yargı ve kolluk içerisindeki üyelerini kullanarak devlete karşı yapmış olduğu yargısal darbe teşebbüsüdür.

Tüm karanlık faaliyetlerini buzdağının görülmeyen alt kısmından yürütürken, buzdağının görünen kısmında devletin yanında olduğu izlenimini vermeye çalışan örgüt için, 17/25 Aralık süreci sonun başlangıcı olmuştur. Yapılmaya çalışılan yargısal darbe teşebbüsü sonrası, devletin kendisine yönelik olarak başlattığı mücadele ile amacı ve üyeleri deşifre olmaya başlayan ve köşeye sıkışan örgüt, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile o tarihe kadar gizliliğine büyük önem verdiği silahlı kanadını yani askeriye içerisindeki uzantılarını devreye sokmuştur.

Necip milletimizin desteği ve büyük kahramanlığıyla 15 Temmuz Hain Darbe girişiminin de üstesinden gelinmiştir. Ancak tehlike bitmiş midir? Hayır….

FETÖ’nün destekçisi uluslararası vesayet, örgüte kucak açmış ve kollamaktadır. Bu durum örgütün son kullanım tarihinin henüz dolmadığının net bir göstergesidir. Dolayısıyla geldiğimiz nokta itibariyle önemli kazanımlar elde ettiğimiz bu mücadelede bizlere düşen diğer bir vazife, örgütün amacı ve bu amaca ilişkin izlediği yolu gelecek nesillere aktarmak ve son tahlilde bu ve benzeri örgütlere karşı her zaman müteyakkız olmaktır.