POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
Hamken Pişmek, Pişerken Yanmak
Hamken Pişmek, Pişerken Yanmak

Polis Akademisi internet sitesinde öğrenci alımı duyurusunu gördüğün an başlar bu yolculuk. Aslında sadece Polis olmak için ön başvuru yapmışsındır ama öyle değildir. Zor ama bu kutlu yola baş koyan birinin gurur deryasındaki heyecanıdır. İçin kıpır kıpır eder. Çevrendekilere hissettiklerini anlatmak istersin, kelam üstüne kelam edersin ama nafile. Araştırmaya girersin; sınav aşamaları nedir, nasıl olur, ne yapılır diye. Yolda hiç tanımadığın bir polis görsen bile hemen yanına gider, tanışırsın. Maruzatını bildirir, yol göstermesini istersin. Sana olumlu, olumsuz söylediği her şey değerlidir. Kendine olan güvenin, kararlılığın, sokağa ve insanlara olan bakış açın değişir. Öğrendikçe coşar hislerin, kabardıkça kabarır yüreğin, amaçsızca heyecanlanır durursun. Birim seçersin kendine daha öğrenci aday adayı bile olmadan. Hamsındır, pişmek üzeresindir ama farkında değilsindir.
Sınav günü gelir çatar, girersin. O heyecanlı bekleyişler, soğuk koridorlarda stresle birleşen mide krampları derken tarifi olmayan bir duygu ile düşüncelere dalar dalar kendine geri dönersin. Sıra sana gelir, girersin mülakata kendini ifade eder, takdiri komisyona, nasibi Allah’a bırakırsın. Sınav sonucunu beklerken daha gururlusundur. Belki de artık POLİS öğrencisi aday adayısındır. Aile, eş, dost yani çevren “komiserim mi diyeceğiz artık sana?” der, seninle övünürler. Pişmeye az kalmıştır artık.
Sonuçlar açıklanır. ASİL veya BAŞARILI yazısı, hayatında yeni bir sayfa veyahut yeni bir başlangıca açılan kapının resmiyet kazanmış halidir. İçinde tuhaf, biraz da tedirgin ama gurur dolu bir hissiyat ile toplar bavulunu devlet ocağına doğru yola çıkarsın. Vardığında, kapının girişine şöyle bir iki saniye bakar, aidiyet duygusunun vermiş olduğu özgüvenle içeriye girersin. Eline bir bavul daha verilir. İşte o an, devletin sana ilk babalığını yaptığı andır. Çorabından, tıraş malzemene, iç çamaşırından, kışlık ve yazlık diye ayrılan kıyafetine kadar alırsın. İçinde meraklı bir sevinçle yatakhaneye doğru ilerlersin. Koğuşunda, güzel memleketin belki de hiç gitmediğin köşesinden çıkıp gelmiş birileri vardır ve teşkilatın en güzel jargonu ile o senin Devren’dir. Bir devrem dersin, bin devrem daha çıkagelir ağzından… Farklı farklı kültürden insanlarla tanışır, beraber ceza çekmeyi, beraber ödüllendirilmeyi ve beraber hareket etmeyi öğrenirsin. Çarşı iznine çıktığında üzerinde bir ciddiyet, devlet adabını almakta olan bir şahsiyetin çerçevesi vardır. Kısıtlı zaman içerisinde işlerini halledip akşamki içtimaya geç olmadan yetişmen gerekir. Her yerde devrelerini görürsün, ufak bir kafa selamı ile gülümsersin. Durakta bekleyen insanlardan, cadde üzerinde koşar adımlarla ilerleyen kişilerden farklısındır. Polis öğrencisisindir! Özenle kesilmiş sakalın ve saç tıraşın belli eder seni her yerde. Esnaf ara ara sorar, “Asker misin kardeşim?” diye. “Polis öğrencisiyim” dersin tok bir sesle. Devlet Baba’nın ihtiyaçlarını karşıla diye verdiği aylık öğrenci maaşından; yer, içer, hava alırsın ve sana verilen süre dolar, okula geri dönersin. Akşam içtiması alınır, yeni bir haftada yeni bir resmi hayata uyanmak için dinlenmeye geçersin. İki farklı hayatı tek bedende yaşarsın ve kimilerine zor gelse de bu ikilem, onun vatan gibi bir anlamı vardır!
Daha okuldayken ve meslekte de devam edecek olan zimmet kavramıyla tanışırsın. Teşkilatta attığın her adımda devletin tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla temin ederek sana verdiği her malzeme zimmete konudur. Ama okulda evvela badin sana zimmetlenir. “Badi” kelimesi; dört harf, iki hece, yoldaşındır gündüz, gece… O hasta olmayacak sen olacaksın, o yorulmayacak sen yorulacaksın. Yeri geldiğinde o ölmeyecek, sen öleceksin. Bu yazısız bir kuraldır ve badin senin hayat boyu can kardeşindir. Hiyerarşi kavramı girer lügatine. Astını, üstünü tanır, koşulsuz saygıyı öğrenirsin. Disiplin bedense, saygı bu bedenin ruhudur. Düzenli, kurallarla çevrili yaşamın ilk adımlarını atmaya başlamışsındır. 
Eğitim tamamlanır, birtakım hazırlıklar yapılır ve büyük bir heyecanla arzulanan o gün; yani yemin töreni gelir. Bir devlet büyüğünün veyahut yalnız mülki idare amiri ve A protokol üyelerinin katılımıyla mezuniyet töreni gerçekleşir. Ay Yıldızlı nazlı bayrağın üzerinde bulunan kanun kitaplarına elini koyar ve seni izleyen Aziz Türk Milleti’nin neferlerine bakarak;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İlke ve İnkılaplarına Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağına, Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarını Milletin hizmetinde olarak, tarafsız ve eşitlik ilkelerine, bağlı kalarak uygulayacağına, Türk Milletinin, Milli, Ahlaki, İnsani, Manevi ve Kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağına, İnsan Haklarına ve Anayasanın Temel İlkelerine dayanan, Milli, Demokratik, Laik bir Hukuk Devleti olan, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğine namusun ve şerefin üzerine yemin eder gözyaşları içerisinde seni izleyen ailene bakarsın çok daha gururla! Pişmişsindir artık…
Atandığın şehirde, cennet vatanın gözbebeği; aziz Türk Milleti’nin tasarruf emniyetini, mesken masuniyetini korumak için çıktığın bu yolda yine o güzel halkın; ırz, can ve malını muhafaza ederek istirahatini temin etmek için canını hiçe sayıp çalışacağın o güzel günler gelmiştir. Belinde devletin namusun gibi gör diye verdiği silahın, cebinde ise “Devlet terbiyesi almış kişidir!” ibareli kimliğin ile sokaklar senindir, sen de sokakların… 
Teşkilatta görev aldığın süre boyunca çileli günler de, güzel günler de artık sana lütuftur. Dinamik, asla dünü bugünle aynı olmayan ve yarının da farklı olacağını bildiğin zaman döngüsünde yaşamaktır Polislik. Bin cefa sonrası gelen bir sefa ile mutlu olduğun, vatanın ve devletin bekası için gereken yerde, gereken zamanda, her kademede görev aldığın teşkilatın mensubusundur.
Her özel günde ve edilen teşekkürde “Mesai mefhumu gözetmeksizin…” diye başlayan cümlelerin sahibisindir. Çünkü bir kere geldiğin bu hayatta, gururlu yorgunluklara talip olmak suretiyle; yaşadığın ülkenin dâhilde ve hariçte güvenliğini sağlamakla mükellef bir topluluğun üyesi olarak, anadan, babadan ve yardan vazgeçtiğini bir mıh gibi yazmışsındır kaderinin tam ortasına. Kimliğin yapışır hayatına, izinli gününde bile amme hizmeti görme isteğinle çevrelenmiş huzur ve sükûnu sağlama aidiyeti artık senin adındır, soyadındır. Olsun, derdi vatan olanın beli bükülür ama boynu bükülmez.
Göreve çıktığın, beraber çalıştığın insanlar mecburi ailendir artık. Meslek büyüğün, alt devren, amirin, müdürün; kısacası astıyla, üstüyle her kademesi ile evdeki anadan, babadan ve yardan daha çok vakit geçirir, daha çok şey paylaşırsın. Yeri geldiğinde dert dinleyen bir ekip şoförü, yeri geldiğinde akıl veren bir grup amiri, gerektiğinde personeli öz evladından ayırmadan sevincine ortak olduğun Şube Müdürü, belki de tüm personeli baba şefkatiyle kucaklayan İl Emniyet Müdürüsündür. Ama netice itibariyle her kademede bu ailenin ayrılmaz bir parçasısındır. Budur zaten bu kutlu teşkilatın en mutlak özelliği; birlik ve beraberlik, dirlik ve dirayetlik!
Uğruna ne mesai gözettiğin, ne yorgunum dediğin, ne de sitem ettiğin ve üstüne binlerce can verdiğin Ay Yıldızlı nazlı bayrağın gölgesinde hürce yaşamak ve bu hür yaşayanları koruyup kollamaktır tek gaye! 
Ne diyor şahsıma ait gönül tecellisi; 
“Fikr-i cihanda olmağa vatandan kıymetli ikbal, 
Uğruna nice canlar verildi gururlan ey şanlı hilal!” 
Vatanın en ücra köşesinde bile sensindir umutla beklenen, gözlerle aranan! Karanlık ve dar sokaklarda ekip aracıyla gezerken tepe lambası yanar; kırmızı ve mavi. Kırmızı ölümü, mavi yaşamı simgeler adeta! Yanıp söner her saniye ve gören gözlere “Biz sizler için her an ölüm ile yaşam arasında gidip geliriz.” der.  Onun verdiği huzur ve güvenle dolaşır vatandaş rahat rahat. Varlığı, yokluğunun tedirginliğine ket vuran, iç huzurun sağlanmasında rol alan, en muazzam olgudur Polis! Mensubiyetine bin selam olsun diyen gözler, dualarla başlayıp dualarla biten sözler… Yanmaya başlamışsındır artık.
Gideceğin bazı görev öncelerinde içinde bir his olur, acaba bugün o gün mü diye… Garip duyguların esiri olduğun vakitlerde daha nahif, daha sakin ve dinginsindir. Çalışma arkadaşların sorar “Neyin var bugün?” diye. Bir şey yoktur aslında, griye çalan yağmurlu ve kapalı gecede esen tatlı devlet rüzgârında buluştuğun insanlarlasındır; öylesine mağrur, öylesine haz dolu… O gün bozuk olduğun kim varsa o gelir aklına, kırarsın küskünlüğün nifak saçan dallarını. 
Her ne şekilde, nasıl ve ne sebebiyetle olursa olsun necip Türk Milleti’nin huzur ve güvenini tesis etmek için feda ettiğin canınla kahramansındır artık. Bir kere geldiğin hayatta, tercihini ülkenin kolluk kuvveti olmaktan yana kullandığın ve ömrünü adadığın o güzel yılların bedelini yine canınla ödediğin, Ay Yıldızlı Al Bayrağa sarılı tabut ile veda ediyorsundur o güzel vatana! Belki memleketine yakın yerdesindir, belki de gençliğinin ve ömrünün en güzel yıllarında, hiç bilmediğin, daha önce hiç görmediğin bir coğrafyadasındır; sırf vatan adlı nazlı çiçek açsın diye! 
Ve Yanmışsındır artık… VATAN SAĞ OLSUN!

“Hamdım; vatan toprağında milletin huzur ve güveni için canımdan geçerek ilerlerken,
Piştim; devlet kimliğinin gururlu benliğiyle bütünleşip amme hizmetini vazife ederken,
Yandım; vatan aşkıyla yoğrulan zat-ı halim, dünyadan ALBAYRAK uğruna göçerken…

Yetkin YILDIZ
Polis Memuru
Batman İl Emniyet Müdürlüğü