POLİS DERGİSİ
POLİS DERGİSİ
HABERLER
KAYBI ANLAMAK…YAS…
KAYBI ANLAMAK…YAS…

Merve NAZLIDIR YÜCE 

Uzman Adli-Klinik Psikolog

                                                               Sosyal Hizmetler ve Sağlık Daire Başkanlığı

 Rehberlik ve Psikolojik Danışma Şube Müdürlüğü

 

Yaşamımız boyunca pek çok kez çeşitli sebeplerle kayıp yaşarız. Kayıp; kişi için sevilen bir hayvanın ölümü, ebeveynlerin ayrılığı veya boşanması, aileden/ arkadaşlardan/ evden veya yaşanılan ülkeden ayrılma, göç etmek durumunda kalma, sevgiliden/eşten ayrılma, işini kaybetme, iflas etme, okuldan veya üniversiteden ayrılma, kendisi ya da yakınının hastalık tanısı alması, hastalığa veya engelliliğe bağlı olarak yeti kaybı, düşük yapma veya hamileliğin sonlanması şeklinde olabilir.  Özetle kayıp, bireyin yaşamında duygu ve düşünce düzeyinde önem atfettiği herhangi bir nesne ya da işlevin yitirilmesi olarak tanımlanabilir. Ölüm ise bireyin yaşamındaki en keskin kayıp olgusudur.

Kayıplar karşısında geride bıraktıklarımıza tepki olarak yas yaşanır. Yas; yaşam boyu geri döndürülemeyen, derinden etkileyen bir kayıp sonrasında yaşanılan normal ve doğal bir tepkidir. Yas süreci bir hastalık değildir ve bu sürecin doğal gidişine müdahale ihtiyacı yoktur. Öte yandan kaybedilen ilişkinin yerine yeni yapıcı ilişkiler kurulamamış ve önceki ilişkiye benzer bir doyum sağlanamamışsa, yas süreci tamamlanmamış olarak kalabilir ve kişinin işlevselliğinde bozulmaya neden olabilir. Özellikle çocukluk çağında yaşanan anlamlı kayıpların pek çok ruhsal rahatsızlığın ortaya çıkmasında ve yetişkin yaşamdaki uyum bozukluklarında önemli olduğu da belirtilmektedir.

Kişinin hayatına normal ve sağlıklı devam edebilmesi için kayıp sonrasında yasını tutması önemlidir. Yas tutmak kaybedilen kişiyi unutmak ya da artık sevmemek değil, kaybı ve bununla ilgili duyguları kabullenmek ve bu duygularla yaşamı sürdürmeyi öğrenmek anlamına gelir.

“Yas parmak izi gibidir, ilişkilerin niteliği ve geçmişteki kayıplar tarafından belirlenir.”

Olağan Yas Tepkileri Nelerdir?

İnsanlar birini kaybettiklerinde çeşitli fiziksel ve duygusal tepkiler verirler. Yas süreci her ne kadar kişiye özgü olsa da yasta olan kişiler bir takım ortak duygu ve tepkiler gösterirler:

 

Duygusal: Şok ve hissizlik, üzüntü, özlem, öfke, suçluluk, pişmanlık, kaygı, korku, yalnızlık, yorgunluk, çaresizlik, uyuşma, isteksizlik, umutsuzluk.

Fiziksel: Midede boşluk duygusu, kalpte ve boğazda sıkışma, gürültüye karşı duyarlılık, nefeste darlık, zayıf/ halsiz hissetme, ağız kuruluğu.

Düşünsel: İnkâr, düşüncede dağınıklık/karışıklık, çarpık/hatalı düşünceler, halüsinasyonlar, dikkat dağınıklığı, unutkanlık, rahatsız edici düşünce veya rüyalar.

Davranışsal: Uyku ve yeme sorunları, dikkatsiz veya takıntılı davranma, alkol ya da başka bir madde (uyuşturucu) kullanma, sosyal çevreden ve kaybedilen kişiyi hatırlatan uyaranlardan kaçma ve/veya bu uyaranlardan ayrılmama, ölüm gerçeğini reddederek kaybedilen kişiyi arama.

Sevilen birinin ölümünden sonra yas tutma tepkileri ve yas süreciyle ilgili kişisel deneyimin genel olarak belirtildiği gibi yaşandığı gözlemlense de bu aşamalar yer değiştirebilir veya bazen bazı aşamalar yaşanmayabilir:

 

  1. Şok ve İnkar Dönemi: Kaybın hemen arkasından yaşanan evredir. Kişi ölüm haberi karşısında kendisini, kaybetmenin acısından uzak tutma ihtiyacındadır. Bu evre birkaç dakika ile birkaç gün arasında sürebilir. Bu dönemde kişi yaşananları fark etse de genellikle duygusal olarak reddetmektedir. Uyumada güçlük ya da uykusuzluk, boğazında düğümlenme, nefes almada sıkıntı, iç çekme ihtiyacı, göğüste bunaltı ve boşluk hissi, kas gücünde azalma gibi belirtilerin yanı sıra söylenenleri anlamama, olanları takip edememe, olağan becerilerini kaybetmişlik hissi olabilir. Korku ve yoğun bunaltı en sık yaşanan duygulardır.
  2. Arama ve İsyan Dönemi: Bu dönemde kişi neyi kaybettiğinin farkına varmaya başlamıştır. Kaybettiği kişi ve onun geri getirilmesi ile aşırı ilgilidir. Bu evrede yaşanan çaresizlik ve umutsuzluk duygularına karşı çocukça bir güçlülük duygusu vardır ve bu sayede kişiler kaybettiklerini geri getirebilecekleri ya da gerçeği değiştirebilecekleri duygusunu yaşayabilirler. Bu evre aylarca sürebilir. Yoğun suçluluk ve suçlama duyguları, abartılı öfke ve isyan hali, huzursuzluk, sabırsızlık, aşırı uyarılmışlık hali ve fiziksel yakınmalar sıklıkla görülebilir.
  3. Çökkünlük ve Onarma Çabaları: Bu evrede yastaki kişi, iyice “battığını” hissedebilir. Kişi, kaybı ile yüzleşmiş ve bununla uğraşmaya başlamıştır. Kişi bu kayıpla nasıl başa çıkacağını ve yaşamını nasıl devam ettirebileceğini araştırmaya başlar. Kişinin duygusal yoğunluğunun ve yalnız kalma çabalarının arttığı görülür. Bu dönemde kişilerin kendine zarar verme düşünceleri ve riskleri diğer dönemlere göre daha yüksektir.
  4. Yeniden Bütünleşme ve Yapılandırma: Bu dönem oldukça yavaş gelişir ve zaman alır. Yastaki kişi artık kaybı ile birlikte yaşamaya, yaşamını yeniden organize etmeye başlamış ve bu duruma uyum sağlamıştır. Kişi geçmişte bıraktığı işleri tamamlamaya, kaybedilenin yerini tutabilecek arayışlar içine girmeye ve yeni kararlar almaya başlar. Suçluluk duymadan yeniden hoşa giden aktivitelerle uğraşmaya başlamıştır. Bu evrenin yönü her zaman için ileriye dönük olmaz, ileri ve geri dalgalanmalar sık görülür. En ufak bir uyaran bunaltı ve karamsarlık duygularını ve acı deneyimleri yeniden canlandırabilir.

 

Bu evrelerin başlangıç ve bitişleri çok kesin sınırlarla ayrılmamaktadır. Sağlıklı olan tamamlanmış bir yas süreci genellikle bir yıl ve daha uzun sürmektedir. Özellikle kayıp nispeten yakın bir aile bireyine ait ise bu süre uzayabilir. Yas yaşantısının uzunluğu ve yoğunluğu; kaybedilen kişinin kim olduğu, kaybedilene ait özellikler ve bunların kişi için taşıdığı önem ve anlam, yastaki kişinin kaybedilen ile olan ilişki biçimi, ölümün nasıl gerçekleştiği, geride kalanın önceki kayıp yaşantıları, yas tutma biçimi ve başa çıkma yolları, kalanın fiziksel ve ruhsal sağlığı, içinde bulunulan gelişim evresi ve çevresel değişkenlere bağlı olarak değişir. Bu değişkenler çoğunlukla olumlu ise yasın, profesyonel yardıma gereksinim duyulmaksızın, sağlıklı bir çözüme ulaşması sık rastlanan bir sonuçtur.  

Çocuklarda Yas Süreci

Sevilen kişinin, özellikle de ebeveynin ya da yakınların, çocuk için kaybı zor bir süreçtir ve çocuklar yetişkinlerden farklı olarak bu süreci daha uzun bir sürede tamamlamaktadır.

Çocuğun ölüme ilişkin sürekliliği kavrayamamış olması, ölen kişinin dönemeyeceğini ve o kişiyle bağlarını azaltması gerektiğini anlayamaması bu süreçte karşılaşılan önemli bir sorundur. Bir diğer sorun ise yetişkinlerin kayıptan sonra odaklanabilecekleri ilişkileri ve aktiviteleri var iken, çocuğun anlamlı olabilecek ilişkilerinin ve aktivitelerinin sekteye uğramasıdır.  

Suçluluk duyguları çocuklar için yetişkinlerdeki yas sürecinde yaşananlardan daha önemli bir role sahiptir. Bazı çocuklar içe kapanırken, bazıları saldırgan, öfkeli ve kontrol edilmesi zor bir biçimde davranmaya başlayabilir. Bazen de çocuk, kaybın ardından alt ıslatma, parmak emme gibi daha regresif davranışlar içine girebilir. Çocuğun gösterdiği yas tepkileri yaş ve gelişim evresine, kaybedilen kişiyle olan bağına bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Yas Ne Zaman Sorun Haline Gelir?

Yas tepkilerini ertelemek bir süre sonra fiziksel ve ruhsal rahatsızlık belirtilerini ortaya çıkararak yasın yaşanmasını zorlaştırır. Genel olarak yasın ne zaman sorun hale dönüştüğünü şu şekillerde anlarız:

  • Kaybı ilk zamanlarda olduğu gibi uzunca bir süre inkâr etmek ya da bastırmak,
  • Acı veren duyguları sürekli inkâr etmek ve yası yaşamamak için sürekli başka işlerle kendini meşgul etmeye çalışmak,
  • Kayıp hakkında konuşurken ağır ve yoğun duygusal tepkiler göstermek,
  • Kaybı hatırlatan durumlardan ve kişilerden kaçmak, mezarlığa gitmemek ve dini ritüellerden kaçınmak,
  • Kayıp sonrası hayatında büyük değişiklikler yapmak,
  • Üzerinden uzunca bir süre geçmesine rağmen ölen kişi hakkında konuşulurken sanki ölmemiş gibi davranmak (masaya onun için tabak koymak, eşyalarını yıkayıp ütülemek, odasını düzenlemek, onunla konuşmak)
  • Fiziksel şikâyetlerin ve hastalıkların sıklığının artması,
  • 2 aydan uzun süren ruh halindeki dalgalanmalar veya kendini çevreden izole etmek,
  • Sürekli olarak öz bakımını ve/veya temel sorumluluklarını ihmal etmek (örn., derslere devam etmeme),
  • Alkol kullanımında artış ve doktor kontrolünde olmadan ilaç kullanmak,
  • Kendine zarar vermeyi düşünmek,
  • Kaybın yıldönümünde ağır yas tepkileri göstermek,
  • Yoğun suçluluk duygusu

Normal yas süreci genellikle altı ile yirmi dört ay kadar sürer ve zaman içinde yeni duruma uyum sağlanması beklenir. Patolojik yas ise genel olarak yas tepkilerinde gecikme ya da uzama durumunda ortaya çıkar. Yas sürecinde yaşanan belirtiler ile depresyon belirtileri benzer olduğundan, bu belirtilerin yas sürecinde görülmesi normaldir. Ancak yas sürecinin belirtilerin şiddetli olduğu, beklenenden uzun sürdüğü, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini etkilediği, kişide kayıpla yok olma isteğinin bulunduğu durumlarda profesyonel bir ruh sağlığı uzmanından destek almak önemli bir ihtiyaç olarak değerlendirilmelidir.

KAYNAKÇA

Bereavement and grief: A Review. (2021). Cyprus Turkish Journal of Psychiatry & Psychology, (3). https://doi.org/10.35365/ctjpp.21.1.07

Grief. The Unabridged Student Counseling Virtual Pamphlet Collection. http://www.rochester.edu/ucc/help/virtualpam phlet/index.html

Sayıl, A., Berksun, O.E., Palabıyıkoğlu, R., Devrimci Özgüven, H., Soykan, Ç.& Haran,S. (2000). Kriz ve Krize Müdahale. Krize Müdahale İlkeleri Çerçevesinde Yas ve Yasa Müdahale (No:6) içinde (123-135). Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları.

Zara, A (2011). Kayıplar, Yas Tepkileri ve Yas Süreci, Yaşadıkça: Psikolojik Sorunlar ve Başa Çıkma Yolları (Edt). İstanbul: İmge Yayınları.